Merak Eden Canlara :)

Arayıp soran, merak eden, hadi artık yaz diyen demeyen tüm blog arkadaşlarıma teşekkür ederek başlamak istiyorum bu yazıma :)

Merak etmeyin, henüz doğurmadım ama yürürken penguen, yataktan kalkmaya çalışırken ters dönmüş kaplumbağa, otururken sumo güreşçisinden halliceyim. 32 haftayı geride bıraktık ve artık resmen doğum iznine ayrılmış bulunuyorum. En az iki sene beni çalışırken göremezsiniz artık, sonrası için de söz veremiycem :)

En son pazartesi kontroldeydik, çok şükür her şey yolunda. Haftasına göre 300 g önde giden bir tosuncuk büyüyor içimde. Kafası da iri ve yuvarlakmış. Herhalde benim bebekliğime benzeyecek garibim. Gerçi sonradan normale döndüm ben :) 

Bebekliğim :)
Bizim küçük sıpanın neredeyse her şeyi tamam ama allah korusun şu an hastaneye yatmam falan gerekse üzerime giyecek bir tane lohusa pijamam yok, emzirme atleti-sütyeni, lohusa çorabı-çamaşırı yok, terlik yok, taç yok, ama ne var göğüs ucu kremi ve göğüs pedi var, çok önemli, lütfen :)

Aramızda kalsın ama hala nasıl doğurmak istediğime karar verebilmiş değilim. Her türlüsü korkunç geliyor ama yine de tamamen baygın olmayacağım bir yöntem seçeceğimden emiim. İçimden çıkan canı herkesten sonra görmek gibi bir niyetim yok ne de olsa.

Bu arada, pazartesi günü güzel İzmir'e veda ediyoruz. Eşim Ankara'da yeni işine başlayacak. Haliyle bizim bebe de angara bebesi olacak. Şimdiye kadar her şey sorunsuz ilerledi çok şükür. Önce iş sorunu çözüldü, kabul aldıktan sonra ev bakmaya başladık. Annem netten bir ev buldu, babamla gidip baktılar ve tuttular. Yarım günde ev bulduk hem de annemlerle aynı sokakta. 10 yıllık hasret bitiyor, daha güzel ne olabilir ki :)

Taşınma işi 15 ağustosta, çünkü ev sahibi ancak o zaman boşaltacak evi, onlar da  İzmir'e taşınıyorlar, ne tesadüf değil mi?

Gider gitmez hemen doktor bulmam gerekiyor, 21 temmuzda nst ye girmem gerekiyormuş. Aklımda bir hastane var muhtemelen orası ile görüşüp hemen sigorta yaptırıcam. Bu arada bilmeyen ve ihtiyacı olan varsa söyleyeyim; hamileyken sigorta yapan tek yer Halk Sigorta. Anlaşmalı olduğu hastanelerden kendinize uygun olanı seçip sigorta yaptırabilirsiniz. Böylece doğum masraflarınız yarı yarıya azalabilir, malum özel hastane fiyatları uçmuş durumda. 

Ay bu yazı çok uzadı bence, hem de karman çorman oldu, en iyisi burada kesip daha sonra tekrar yazmak. İnşallah yani. Şimdi gidip biraz eşya toplayayım bari :)

Sevgiyle kalın...

Duman :)

Gümüş :)


Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Önemli olan ne kadar hızlı vardığınız değil, nasıl vardığınız... 
Trafikte aşırı hız yapmayın! Çünkü Trafik Hayattır!

Aşırı hız son yıllarda kazaya sebep olan unsurların başında yer alıyor. Özellikle gençlerin yaptığı trafik kazalarının çoğu aşırı hız nedeniyle meydana geliyor. Doğuş Otomotiv’in kurumsal sorumluluk markası Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ı konusunu ana mesajları arasına alarak projelerini kurguluyor.

Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre trafik kazalarındaki ölümlerin yaş grubu analizinde diğer ölüm nedenleri arasında 15-29 yaş grubu birinci sırada yer alıyor.   Bu durum gençlere yönelik trafik güvenliği kampanyalarının acil olarak arttırılması gerektiğini gösteriyor. Trafik Hayattır platformu bu noktada çok önemli inisiyatifler alarak önemli projeler geliştirdi; 4 senedir devam eden Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitimi projesinin üniversitelerde seçmeli ders okutulmasının yanı sıra, 2014 yılında radyolarda yer alan ‘aşırı hız’ radyo spotu da dikkat çeken bir diğer proje oldu. İki projede birçok önemli ödül aldı. Bu ödüllerden en çok gurur veren ise 2014 Birleşmiş Milletler Genel Kurultay’ın da iki projenin Avrupa’da trafik güvenliğiyle ilgili örnek uygulama seçilmesi oldu.

 

Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ ile  ilgili projelerine yenisini ekledi ve her birinde farklı trafik güvenliği mesajlarının verildiği bir animasyon serisi üretti. Aşırı hız konulu animasyonda her gün trafikte rastladığımız hatalar vurgulanıyor.  Çocuğunu almaya giden bir babanın trafikte kalmasını ve sonrasında hız yaparak girdiği emniyet şeridinde kaza yapmasını anlatan animasyondan hepimizin çıkaracağı dersler var.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Ne Kadar Ayıp Yaa !?

Yuh bana yani! Çok ayıp ediyorum ama di mi? Bu kadar da olmaz ki! En son yazımın üstünden bir ay geçmiş. Cık cık cık :))
Yorumlar bekliyor, okunacaklar birikiyor. Arada girip yazılarını okuduğum arkadaşlarım yok değil, var ama iş yorum yapmaya gelince üşengeçlik hat safhada :(
Hamileliğime ve sıcakların bastırmasına verelim bunu en iyisi...
Neyse bu kadar tatava yeter, ne yapıyoruz ne ediyoruz onları anlatayım bari.


Yazmadığım bir aylık sürede yaşadığımız en önemli gelişme eşimin iki kez Ankara'ya iş görüşmelerine gitmesi oldu. Çok istediğimiz iki firmayla oldukça olumlu geçen görüşmeler yaptı. Kısa süre içinde bir sonuca varılacak inşallah ve biz de taşınma hazırlıklarına başlayacağız.

Prenses Gümüş :)

Göbeğimi yastık niyetine kullanan Duman :)



Miniğimizle ilgili gelişmeler de gayet güzel. Anneciğinin içinde büyümeye devam ediyor. Hareketlerini net bir şekilde hissedebiliyorum. Eeee dile kolay 24 haftayı geride bıraktık, o kadar olacak :) 4 boyutlu ultrason muayenemizi de olduk. Her şeyimiz olması gerektiği gibi maşallah. Şeker yükleme testi sonuçlarımız da iyi çıktı. Çok şükür hiçbir sorunumuz yok, ah bir de minnacık boyumla 72 kiloya çıkmasaydım iyiydi ama, neyse...

Miniğim için Uni Baby bakım seti aldığımı söylemiştim size daha önce. Bu markayı seçmemde etkili olan nedenler zararlı bileşenler içermemesi, ürünlerini hayvanlar üzerinde test etmemesi ve ulaşılabilir olması idi. Kendim de saçlarım için şampuanını kullanıyorum hatta. Vücudumu nemlendirmek için de Dalin'in zeytin yağlı bebe yağını kullanıyorum. Ayrıca aynı yağı sabah akşam göbeğime de uyguluyorum çatlak oluşumunu engellemek için. Başka bir ürün kullanmıyorum. Zira bu çatlak olayı biraz vücut yapısına, biraz genetiğe, biraz da ne kadar nemli tuttuğuna bakıyor ki, en iyi nemlendirme içten yapılandır, yani bol su içmek gerekir. Ben de her gün iki litre içiyorum zaten. Neyse asıl söylemek istediğim şu ki, bu bebe yağlarının ve nemlendirici kremlerin içinde bir madde var, kendisi petrol türevi olur ve "paraffinum liquidum" diye adlandırılır.  Şunlar da aynı kapıya çıkıyor; "mineral oil, petrolatum". Bu maddeler gözenekleri tıkayarak toksinlerin atılmasına engel oluyormuş. Başka ne gibi zararları vardır bilmiyorum ama sonuçta petrol türevi yani. Bunu öğrendikten sonra hemen elimdeki ürünlere baktım ve hem Dalinde hem de Uni Babyde bu maddenin olduğunu gördüm. Kendim için hala kullanmaya devam ediyorum ama miniğim için yeni arayışlara girdim ve içeriğinde petrol türevi olmayan ve hayvan testleri de yapmayan şu markaları buldum, ülkemizde de satışları var ve fiyatları da uygun.

Organicare (tıktık)
Ecowell (tıktık)
Bübchen (tıktık)

Benim için de güzel şeyler oldu tabi ki :) Eskisi gibi kitap okuyabiliyorum artık. Kitaptan tiksinme dönemi bitti çok şükür :)
  
Konu mankenleri :)
Şimdilik bu kadar. O güzel yazılarınıza ve yorumlarınıza da en kısa zamanda döneceğim söz. Sevgiyle, aşkla, sağlıkla kalın...

Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar “Biz Mektup Yazardık” Sergisi’nde!

İş Sanat Kibele Galerisi’ndeki “Biz Mektup Yazardık” Sergisi geçmişi günümüze taşıyor.

Bursa’nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım burda  yatıyor

İşte mürekkep bu dizelerdeki gibi damlar Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kaleminden… Sanatçı, 64 yıllık hayatına sığdırdığı sanat tutkusunu, aşklarını, sevinçlerini, hüzünlerini, dostluklarını çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Anadolu’nun naifliğiyle yakın dostu Nâzım Hikmet’e yazdığı bu dizelerdeki gibi aktarır kâğıda ve tuvallere… Onun şiirlerindeki ve tablolarındaki narlar, dutlar, ayvalar kimi zaman sevdiği kadına duyduğu özlemi kimi zamansa amansız bir kara sevdayı anlatır. Babasından Batı Edebiyatı’nı, annesinden Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı öğrenen sanatçı Anadolu’nun toprak damlı evlerinden, İstanbul’un martılarından, köpüren denizinden, Âşık Veysel’in sazından dem vurur…

Bedri Rahmi Eyüboğlu iç dünyasını tuvallere ve şiirlere aktarırken sanat, edebiyat, siyaset ve iş dünyasının önemli isimleriyle gerçekleştirdiği, yaşadığı döneme ışık tutacak mektuplaşmaları da tarih yolculuğundaki yerlerini alıyor.  Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlayıp Paris’te süren eğitim hayatından, resim tutkusunun peşinden gittiği Anadolu’daki yurt gezilerine kadar sanatçının yaşamından birçok kesiti yansıtan mektuplar, “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi ile İş Sanat Kibele Galerisi’nde ilk kez gün yüzüne çıkıyor. 

Sergi, hem sanatçının kaleme aldığı hem de kendisine gelen yüzlerce mektubun Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından uzun soluklu ve titiz bir çalışma ile kitaplaştırılmasına paralel olarak hayata geçiriliyor. Sanatçının gelini Hughette Eyüboğlu’nun hazırladığı, editörlüğünü Rûken Kızıler’in üstlendiği kitabın ve serginin tasarımı Emre Senan tarafından gerçekleştirildi.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Avrupa’da öğrenci olduğu günlerden Akademi’de öğretmen olduğu günlere pek çok anıyı barındıran mektuplar, orijinal olarak sahiplerinin kendi ifadeleriyle ve kendi imzalarıyla ziyaretçilere ulaşıyor. Sadece ressam ve şair olarak değil mozaik, seramik, vitray ve yazma sanatçısı, heykeltıraş, öğretmen ve yazar kimlikleriyle de sanatımıza kalıcı eserler bırakan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun pek çok isimle sürdürdüğü yazışmaları aynı zamanda sanatçılar arasındaki kuvvetli bağı da gözler önüne seriyor. Her biri tarihi belge niteliğindeki mektuplar; sanatçıların o dönemde yaşadığı ekonomik sıkıntılara dair fikir verirken, yaşanan zorlu koşullara rağmen gerçekleştirdikleri idealleri ile tarihe not düşürebilmeyi başarmış bu insanların umutlarını yitirmediklerini de en iyi şekilde ortaya koyuyor.

Sanatçının Nâzım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Fikret Muallâ, Âşık Veysel, Adalet Cimcoz, Orhan Veli Kanık, Necip Fazıl Kısakürek, İbrahim Çallı, Andre Lhoté, Fahrünisa Zeid, Abidin Dino, Reşat Nuri Güntekin, Cemal Tollu, Nurullah Berk ve Arif Kaptan ile mektuplaşmalarının her biri ziyaretçilerde ayrı bir tat bırakmayı vaat ediyor. İş dünyasının önde gelen isimleri Vehbi Koç ve Nejat Eczacıbaşı’nın mektupları da Eyüboğlu arşivinin önemli parçaları arasında yer alıyor.  

Serginin bölümlerinden biri de Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yaşamını şekillendiren iki kadın, eşi ressam Eren Eyüboğlu ve büyük aşk yaşadığı, “Karadutum” dediği Mari Gerekmezyan ile mektuplaşmalarından oluşuyor. Eren Eyüboğlu, büyük aşk yaşadığı Karadut’u sonsuzluğa uğurladıktan sonra eşinin elini bırakmayarak o zor günleri atlatmasına ve resme odaklanmasına yardımcı olacak kadar güçlü iken, diğer taraftan Mari Gerekmezyan ise ölümünün ardından bile gözlerini yaşartacak kadar sevdalı olduğu bir isim. 

64 yıllık yaşamına çok şey sığdıran Bedri Rahmi… 

İş Sanat Kibele Galerisi’nde çağdaşlarıyla yazışmalarının ilk kez gün yüzüne çıktığı “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi ile anılan sanatçının hayat hikâyesi Trabzon’da başlar. Takvimler 1911 yılını gösterdiğinde Görele Kaymakamı Mehmet Rahmi Bey ve Lütfiye Hanım’ın ikinci çocuğu olarak hayata merhaba der. Asıl adı olan Ali Bedrettin, zaman içinde önce Bedir’e sonra Bedri’ye dönüşür.  Babasının görevi dolayısıyla yerleştikleri Trabzon’daki lise resim öğretmeni ünlü ressam Zeki Kocamemi tarafından keşfedilir. Sanatçı yine bu dönemde edebiyata da merak salar ve ilk şiirlerini yazmaya başlar.

1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı gibi Türk resminin mihenk taşlarının öğrencisi olma şansına erişir. Edebiyata olan ilgisinin üzerine düşer ve Ahmet Haşim’den estetik ve mitoloji dersleri alır. 1930’larda hayat onu bu kez Fransa’ya götürür. Dijon ve Lyon’da bir yandan çalışarak Fransızcasını geliştirmeye çalışırken, bir yandan da Gauguin, El Greco, Cezanne gibi beğendiği ressamların eserlerini kopya eder. Sanatçı, ileride hayatını birleştireceği Ernestine Letoni (Eren Eyüboğlu) ile de Fransa’da tanışır. 1940’lı yıllara gelindiğinde kalbine “kara saplı bir bıçak” gibi saplanan Mari Gerekmezyan girer. Asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelen Mari Gerekmezyan, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapar, sanatçı bu büste duyduğu minneti Mari’nin çeşit çeşit portrelerini yaparak ve ona şiirler yazarak yanıtlar. Artık bütün İstanbul ve elbette Eren Eyüboğlu bu tutkulu aşktan haberdardır. Bedri Rahmi Eyüboğlu 1975 yılındaki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı aşkla, resimle, edebiyatla, dostlarıyla, dönemin önde gelen kültür ve düşünce insanlarıyla bir arada geçirir. 

Meraklıları için 5 Mayıs - 20 Haziran arasında İş Sanat Kibele Galerisi’nde ziyaret edilebilecek “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık” Sergisi, sanat ve kültür tarihimizde eşine az rastlanır bir iz bırakmayı vaat ediyor. Sergide orijinal el yazılı mektuplar ve sanatçının çizimleriyle süslediği desenli zarfların yanı sıra mektuplaşılan isimlerin Bedri Rahmi Eyüboğlu tarafından yapılmış portreleri de yer alıyor. Serginin ziyaretçilerini güzel bir sürpriz de bekliyor. İsteyen katılımcılara, sanatçının desenleriyle hazırlanmış mektup ve zarflarla sevdiklerine yazma imkânı sunuluyor. Şimdi özlemle andığımız eski günlerdeki gibi mektup yazma zamanı!

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!

Soma İçin Bir Olduk:  Gizli Kahramanlar

Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.

Fatma Çavuşoğlu, Mehmet Kocapınar, Gamze Akarca, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği gönüllüsü uzman psikologlardan sadece birkaçı. Dursunbey merkez olmak üzere Balıkesir İvrindi’den Kütahya’ya kadar olan hattı gezici ekiplerle birlikte ev ev dolaştılar. Psikolojik destek verdiler. Ümitsizliğin yenilmesi için mücadele ettiler.

Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.

Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Yolu Yarıladık :)


Sabah şekerleri :)


Eveeet sevgili dostlar,
Bugün itibariyle hamilelik yolculuğumuzda yolun yarısını tamamlamış bulunmaktayız. Yani koskoca 20 haftayı geride bıraktık. Ve dün gece ilk defa gayet hissedilebilir ve anlaşılabilir tekmeler yedik. Hatta babamız bile hissetti :)


Mayısın ilk haftası 4 boyutlu ultrason randevumuz var, belki bizim ufaklık yüzünü falan gösterir kim bilir :)

Şimdi müsadenizle bugüne kadar neler oldu hızlıca yazayım da belki fikir edinmek isteyenler olabilir:

Her şey bir idrar testiyle başladı ve ardından kan tahlili ile hamileliğim onaylandı.
5 haftalıkken kesemizi gördük, 7 haftalıkken kalp atışlarımızı duyduk.
11. haftada minyatür bebeğimizi gördük ve ikili tarama testi için kan verdik. Sonuçlarımız iyi çıktı.
14. haftada cinsiyetimizi öğrendik.
18. haftada erkekliğimiz tescillendi :) ve AFP testi için kan verdik. Sonuçlarımız iyi çıktı.

Şimdi heyecanla bir sonraki buluşmayı bekliyoruz. Ve cinsiyetimiz kesinleştiği için de yavaş yavaş alışveriş yapıyoruz :))


 Uni Baby setini n11 den 39,90 liraya almıştım, hızlı bir şekilde elime ulaştı.


Bu şirin badiyi ve yanında daha bi şeyler bi şeylerle beraber butikbebe'den aldım. Kargo süreleri biraz uzun ama olsun acelemiz yok nasıl olsa :) Fiyatları uygun ve paketlemeleri çok iyiydi.


Ben artık çocuk kitapları okuyorum, içimdeki çocuk çok eğleniyor :) Böylece hem yavaş yavaş oğlanımın kitaplığı oluşuyor hem de bu sayede çocukken okumadığım kitapları okumuş oluyorum, bir nevi çocukluğuma dönüyorum yani :))


Bunlar da bildiğiniz üzere Duman ve Gümüş. Terso bakışlarını yediklerim :))

Çok şükür bahar geldi de güneş yüzü gördük. İki gündür öğle araları yarım saatlik temposuz yürüyüşler yapıyorum, çok iyi geliyor vallahi :) Ağaçlar, kuşlar, mis gibi hava...Kampüste hayat var yaa...

Not: Ömrümde yediğim içtiğim toplam peynir süt ve yoğurdun bilmem kaç katını son iki aydır yemekteyim, yemin ediyorum içeride oğlana şarküteri açtık resmen :)

Not 2: Emzirirken kilo verirsin merak etme diyenler, bir yere ayrılmayın, göreceğiz bakalım o kilolar gidiyor mu gitmiyor mu :(

Şimdilik bu kadar, sevgiyle kalın...

Yeni Havadisler :)

Merhaba ben bebek :)
Bildiğiniz üzere biz dün doktor teyzeye gittik kontrol için. Çok şükür her şeyim normalmiş. İçeride sessiz sakin büyümeye devam ediyormuşum, şimdilik! Zira pek yakında kol ve bacak darbeleriyle anneciği gece uykusundan bile uyandıracakmışım, ama olsunmuş, annecik zaten heyecanla bu darbeleri bekliyormuş :)

Fakat anneciğin aldığı bu kilocuklar ne olacak, şimdiden penguen gibi yürümeye başladı bile. Üstelik tansiyonu da hep düşük, son on gündür de kalp atışları hızlandı hatta bazen kalp atışlarını kulaklarında hissediyor. Neyse, ben yeter ki iyi olayımmış, gerisi halledilirmiş. Annecik öyle diyorsa...

Ne haber?

Uzun zaman blog yazmayan arkadaşlarıma kızıyorum ama aynısını kendim de yapıyorum, olacak iş mi :) Neyse bu yazıyı da sevgili Kitapsız Kedi'nin gazına gelerek yazıyorum :)


Geçen hafta Ankara'dan babam geldi bizi ziyarete. Dolu dolu 6 gün geçirdik beraber. Nasıl özlemişim bilemezsiniz. Annemin izni olmadığı için gelemedi ama gönderdikleri yokluğunu minicik de olsa hafifletti sağolsun :) Babam gittiğinde boşluğa düşmüş gibi hissettim, bir anda hayat çok anlamsız geldi ve yakında Ankara'ya taşınacak olmamıza şükrettim. Daha fazla onlardan ayrı yaşamak istemiyorum. 
Kedoşlar babam gelince resmen süt dökmüş kediye döndüler, hiç sesleri çıkmadı, hiç koşturmadılar, bize bile pek yanaşmadılar. Ama babam ne zaman oturduğu yerden kalksa hemen gidip yerini işgal ettiler, gece lavaboya kalksa odasına daldılar :)

Beyaz Kız kahvaltılarımızın baş tacıdır her zaman :)

Babam kızlarla özçekim yapıyor :)
Bu da eskilerden bir kare :)
Bu arada ben de yavaş yavaş şişiyorum, pek yakında sizlerle göbek fotosu paylaşacak kıvama gelirim herhalde :)
18 haftayı geride bıraktık ve bebişin hala bir zıbını bile yok. Yarın kontrolde cinsiyeti hakkında kesin bilgi verirse doktor biz de yavaş yavaş minik kıyafetler almaya başlarız herhalde. Ama önce kendim için bir şeyler alsam daha iyi olacak, zira gün be gün genişliyorum :)

Şimdilik bu kadar yeter, cuma yine yazarım bence. Sevgiyle kalın :)

Sürdürülebilir Ormanlar İçin!!!


Merhaba,
malum bu sıralar pek fazla kitap okuyamadığımdan televizyona sarmış durumdayım. Hal böyle olunca da araya reklamlar da giriyor mecburen. Gerçekten sinir olduğum, kafa göz dalmak istediğim reklamlar olduğu gibi sevdiğim reklamlar da var, Sofia'nın "Ormanlar havluya dönmesin yurdumda!" sloganıyla gönlümü çelen reklamı gibi.
Sofia markası reklamda ürünlerini sadece endüstriyel amaçlı üretilen ağaçlardan ürettiğini söylüyor. Bu, günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olan ormanlarımız ve yarınlarımız için çok önemli. Özellikle de orman katletme konusunda çok başarılı bir hükümetimiz varken!


Reklamı izledikten sonra eşim, bundan sonra bu markayı tercih edelim o zaman dedi. Ben de öncelikle araştırmak istedim ve diğer markaları da biraz kurcaladım. Doğa için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız diye düşünüyorum. Yapmalıyız ve ön ayak olmalıyız. Çevremizdeki herkese bildiklerimizi, öğrendiklerimizi aktarmalı ve fikir alış verişi yapmalıyız. Doğayı oturduğumuz yerden sevemeyiz, kendimizi kandırmayalım.

İşte benim araştırma sonuçlarım:

Sofia'nın üreticisi olan Lila Kağıt (tık tık), Orman Koruma ve Gözetim Zinciri Sertifikası'na sahipmiş. Lila Kağıt, Sofia markası ile Türkiye’de endüstriyel orman ağaçlandırması yapan en büyük özel şirket olan ENAT (Endüstriyel Ağaç Tarımı A.Ş.)'ın ilk ve tek sponsoru imiş. (tık tık) Lila Kağıt ayrıca Maylo, Berrak ve Nua Professional'ın da üreticisi. (Dip Not: Maylo markası 2010 Kasım ayından bu yana ürünlerin satışından elde edilen gelirin bir kısmını Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na aktararak, çocukların eğitimine katkı sağlıyormuş.)

Selpak da sürdürülebilir orman yönetimini destekliyor ve kullandıkları selülozun %100'ünü, kestikleri ağaçtan daha fazlasını diken ve yetiştiren, sertifikalı tedarikçilerden sağlıyormuş. (tık tık) Ayrıca 1-5 yılda doğada biyolojik olarak çözünen ambalajlar kullanıyorlarmış.

Selpak'ın üreticisi olan İpek Kağıt ayrıca Solo, Silen ve Servis markalarının da üreticisi ve sürdürülebilir orman yönetiminin destekçisi. (tık tık)

Viking Kağıt ve Selüloz A.Ş (tık tık) de Orman Yönetim Konseyi Koruma Zinciri Sertifikasına sahip ve Premia, Lily, Senso ve Select markalarının üreticisi.

Familia, Papia, Teno markaları Hayat Kimya tarafından üretiliyor, fakat internet sitelerinde sürdürülebilir orman yönetimiyle ilgili bir bilgi bulamadım! (tık tık)

Selpak haricindeki markaların internet sitelerinde ambalaj konusunda bir açıklama göremedim, belki de gözümden kaçmıştır. Ambalaj konusu da oldukça önemli. Satın alırken ürünün ambalajında "doğada çözünür" ifadesi aramayı ihmal etmeyin derim :)

Bu saydığım markaları eminim hepiniz biliyorsunuz. İçlerinde hem doğaya saygı gösteren hem de her bütçeye uygun markalar var. Neden biz de elimizden geleni yapmayalım ki?

Bu konuda daha çok bilgi sahibi olan arkadaşlar da bilgilerini paylaşırlarsa çok sevinirim. 

Daha Zaman Çok Ama Boş Durmak Yok :)

Ne zormuş be anne olmak!
Tamam henüz doğurmamış olabilirim ama bence annelik bebeğin rahme düşmesiyle birlikte başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreç.
Bugün 15. haftamıza girdik. Zaman çok yavaş geçiyormuş gibi geliyor bana. Mide yanmasından başka hiçbir hamilelik belirtim yok. Göbeğim eskiden ne kadarsa hala o kadar. Kilo da aldım ama onlar vücudumun başka başka bölgelerine yerleştiler sağ olsunlar!

GENÇ YETENEKLERLE KÜÇÜKÇİFTLİK PARK’TA BULUŞUYORUZ!

Son senelerde sanat alanında yapılan yatırımlar ve etkinlikler gün geçtikçe artıyor ve gelişiyor. Özellikle İstanbul’da hayat bulan bu tarz etkinliklerden biri var ki, çok kısa sürede hem kendine has tarzı hem de izlediği yol ile oldukça ses getirdi. Bundan 2 sene önce, ulaşılabilir sanat alternatifi olarak yola çıkan ve her yıl yeni sanatçıların üretimleriyle gelişen Mamut Art Project’ten bahsediyoruz. Mamut Art Project bu sene Akkök Holding’le birlikte yoluna devam ediyor. Akkök Holding gibi güçlü şirketlerin genç sanatçılara destek olması, hiç şüphesiz ülkemizde kültür sanatın gelişmesinde ve yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor. MAP’15 by Akkök hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, www.mamutartproject.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Proje, genç sanatçıları, koleksiyonerler, galeriler, kültür-sanat kurumları ve sanatseverlerle galeri, müze, atölye gibi alışılagelmiş mekanların dışında, bir araya getirmeyi hedefliyor. 

İsmini de insanoğlunun mağaralarda keşfedilmiş ilk çizimlerinde en çok görülen figürlerden biri olan “mamut”tan alıyor. Bir başka deyişle, “Mamut” bu projede sanatçıların büyük kitlelere göstereceği ilk eserlerini simgeliyor. 

Mamut Art Project 2015 by Akkök’ün her yıl alanında uzman farklı isimlerden oluşan jürisi bu sene, Agah Uğur, Başak Şenova, Eda Kehale Argun, İnci Eviner ile Osman Erden'den oluşuyor. Jüri bu yıl başvuruda bulunan 1000’e yakın portfolyoyu değerlendirdi; yurtiçi ve dışından toplam 56 genç sanatçının 400 adet eserini sergilemeye layık buldu. Projeye bu yıl İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Diyarbakır, Konya, Nevşehir, Van, Karabük, Malatya, Kırklareli, Edirne’den genç sanatçılar da ilgi gösterdi. Mamut Art Project 2015 by Akkök, bu sene sınırlarını Türkiye dışına taşıyarak Fransa, Ukrayna, Almanya, ABD, Avustralya, Hollanda, Bulgaristan, İsviçre, İran’dan sanatçıların da ilgisini çekti. 

Nerden çıktı bu Mamut?
Bu yıl 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta düzenlenecek olan Mamut Art Project by Akkök, fotoğraf eğitimi alan Seren Kohen’in girişimi ve sanat tarihi ve kültür politikaları üzerine çalışmalar yapan Tuba Kocakaya’nın sanat direktörlüğünde gerçekleşiyor.

Mamut Art Project 2015 by Akkök, her sene sanatseverlere yeni sanatçıları keşfetmeleri ve uygun fiyatlar ile ilk koleksiyonerlik adımlarını atabilmeleri için alternatif bir platform yaratıyor.

Bu sene sanatseverleri neler bekliyor?
Genç sanatçıların eğilimlerini, değişen trendleri yansıtan önemli bir platform olma rolünü de üstlenen Mamut Art Project 2015 by Akkök sergisine gelenler özellikle resim alanında bu sene farklı tarz ve tekniklerdeki çalışmaları görme fırsatı bulacaklar. Sergide ayrıca video art çalışmalarının yanı sıra fotoğraf ve güncel sanatın giderek gelişen ve cazibesi artan bir alanı olarak nitelendirilen sound art örnekleri de 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta izleyici ile buluşacak.

Bu günlerde karşınıza “Mamut çıkabilir!” dikkatli olun… 
Mamut Art Project 2015 by Akkök projesi çerçevesinde Pera, Sakızağacı, Maçka, Pangaltı, Etiler Akmerkez, Bağdat Cad. Kaya Taksi başta olmak üzere İstanbul genelindeki taksi duraklarında “Mamut sağolsun!” yazılı taksilere rastlayabilirsiniz.

Siz de eserinizi sergileme şansı yakalayın!

Akkök Holding ve Mamut Art Project’in birlikte gerçekleştirdiği #yourartismyheart etkinliğine katılan 3 kişi eserini etkinlik süresince Akkök Lounge’da sergileme imkanına sahip olacak. Katılmak için çektiğiniz fotoğrafı Instagram ya da  Twitter hesabınızdan #yourartismyheart hashtagiyle paylaşmanız gerekiyor. Yarışma hakkındaki detayları www.yourartismyheart.com adresinde görebilirsiniz. Ayrıca gönderdiğiniz fotoğrafın daha fazla oy alması için buradan arkadaşlarınıza da gönderebilirsiniz. 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Duman ve Gümüş

Bugün de kızlarıma çalışayım dedim. Hep bebiş hep bebiş olmaz ki, biraz da ablaları işgal etsin şu blogu değil mi ama :)

Elma Sorunsalı!

Bir Amasya'lı olarak, en sevdiğin meyve ne diye sorsanız kesinlikle elma derim. Hatta eşim de ara sıra beni elma yanak diye sever. Elmayla bağımız kuvvetlidir yani. Özellikle de hamilelikle birlikte gelen mide sorunlarımda beni en rahatlatan yiyecektir kendisi. Sarı olur, kırmızı olur, Amasya olur, hiç fark etmez. Evde her daim elma bulunmalıdır. İşe gelirken de mutlaka çantama atar, ara öğün yaparım kendisini. Gerçi benim bu sıralar analar aralar baya karıştı ve fazlalaştı ama olsun. Hayatımın bir daha hiçbir döneminde vicdan azabı çekmeden kilo alamayacağım nasıl olsa. (Yine de abartmamakta fayda var :)

13 Haftalık Hamilelik Maceramız :)

Merhaba!
Ne zamandır yazmak istiyordum, bugüne kısmetmiş.
Bu sıralar yazacağım yazılar sizi biraz sıkabilir ama ne yapayım, benim için büyük heyecan, yazmazsam çatlarım. Hem belki benim gibi gece gündüz anne bebek bloglarında gezinenler denk gelir de okurlar :)
E anlamışsınızdır artık ne yazacağımı, hamilelik maceramın başlangıcından bugüne neler yaşadım, neler hissettim falan filan :)
Buradan sonrasını merak etmeyip okumayı bırakabilirsiniz, gücenmem, vallahi...Ama belki de bu hormonlar yüzünden gücenebilirim de, bilemedim, zira şu aralar öyle saçma alınganlıklar yapıyorum ki :)
Neyse...

Ne Var Ne Yok?

Herkese merhaba!
Şimdi güzel şeylerden, neşeli haberlerden konuşmak vardı ama malesef!
Her gün mutlaka içimizi kan ağlatacak bir olay yaşanırken nasıl neşeli olunabilir ki?
Olunamıyor malesef!
Geleceğimizden çok endişeliyim, en çok da içimde her gün biraz daha büyüyen ve her şeyden bihaber olan masum için!
Hani ailemiz biraz fazla üstümüze düştüğünde isyan bayraklarını çekerdik de onlar da anne baba olunca anlarsınız derlerdi ya, meğer ne kadar da doğru söylüyorlarmış! Henüz miniğimizi kucağımıza almış değiliz ama onun için endişelenmeye, her an onu düşünmeye, onun için düzgün beslenmeye, hareketlerimize dikkat etmeye çoktan başladık bile. Hamilelik testindeki çift çizgiyi gördüğümüz andan itibaren hayatımızın merkezine yerleşti. Umarım ilerde beni böyle bir dünyaya neden getirdiniz diye kızmaz bize :(

Kediler ve Bebekler



Hamile olduğumu öğrenen bazı arkadaşlarım hemen "eee kedileri ne yapacaksınız?" diye sordular. Çok saçma değil mi bu soru sizce de? Ne demek ne yapacaksınız? Hamile kalmadan önce ne yapıyorsak onu yapmaya devam edeceğiz tabi ki. Onlar ailemizin fertleri, bir yılı aşkın bir süredir bizimle yaşıyorlar, elimizde büyüdüler, onlar bize bağlandı, biz de onlara bağlandık. Bizim onlara çocuğumuz gibi davranmamızı geçtim ailelerimiz de onlara torun muamelesi yapıyorlar. Yani bebekten önce onlar vardı ve var olmaya da devam edecekler.

Anneliğe İlk Adım...


Ailem dahil yakın çevremde hamile olduğumu öğrenen herkes şoka girdi. İnanamadılar, şaka yapıyorum sandılar, hatta dalga geçiyorum sananlar bile oldu. Bir kaç hafta öncesinde kardeşimle telefonda konuşurken üşengeçlikten bahsediyorduk, "abla üşenenin çocuğu olmazmış" demişti, dayı oluyorsun demek için aradığımda "hani üşenenin çocuğu olmuyordu?" dedim, şaşırdı kerata. Aslına bakarsanız ben de hala şaşkınım, hatta ara ara hamile olduğumu unutuyorum.

Ayol Nerdesin Sen Bir Aydır?


Herkese melabaaaaa :)
Ne kadar hayırsızım değil mi?
Kitapsız Kedi'nin de dediği gibi "Karabatak" misali bir görünüp bir kayboluyorum :)