Baykurt' un 1954 yılında tamamen köy diliyle yazdığı bu kitap zamanın bürokratları tarafından müstehcen bulunmuş ve bu sebepten 1959 yılında öğretmenlik görevinden uzaklaştırılan Bayburt hakkında soruşturma açılmış. Kitabı okumadan önce bunu öğrendiğimde çok merak ettim doğrusu, o yılların müstehcenlik anlayışını ve kitabı okuduktan sonra da şaştım kaldım. demek ki o zamanın bürokratları şimdi yaşasalar piyasada kitap bulamayacaktık. Gerçi onlara pek de ihtiyaç yok ya...
Neyse, gelelim kitaba; dedim ya kitap köy diliyle yazılmış, yani bir köy insanı nasıl konuşuyorsa, olduğu gibi yazıya aktarılmış. İsimler, seslenmeler, küfürler, sevinmeler...Kitabı okurken sanki siz de oradaymışsınız hissine kapılıyorsunuz.
Kitap temel olarak Irazca, Irazca' nın oğlu Kara Bayram, gelini Haçça, köyün muhtarı Hüsnü, kurul üyesi Deli Haceli ve karısı Fatma arasında geçen olaylar silsilesini ele alıyor. Bu olaylar da Deli Haceli' nin gelip Kara Bayram'ın evinin önüne ev yapmak istemesiyle başlıyor. Bundan sonra da ortalık karışıyor işte.
O zamanlardan bu zamanlara ne kadar değişiklik oldu bilemem ama, kitaptan şunu anlıyoruz ki, yoksul insanın, cahil insanın tepesine çökmek için fırsat kolluyor çakallar. Yoksulun kendinden başka dayanağı yok, yardıma koşanı, yol göstereni yok. Yoksul da ne yapsın, çaresiz katlanıyor başına gelenlere. Ama Irazca farklı, o ezdirmiyor kendini, hakkını yedirmemek için canını feda etmeye hazır. Okuyun görün bakalım daha neler oluyor...
Bu arada Yılanların Öcü Bir üçlemenin ilk kitabıymış, devamını da okuyacağım inşallah :)
Diğer kitaplar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder