BİR AVUÇ MAZİ-Fügen Ünal Şen


Birinci Dünya Savaşı'nın belki de en çok yaraladığı insanlardı onlar. Kanlı savaşın yaşandığı topraklardan, vatanlarından uzakta olsalar da, akılları gönülleri hep oradaydı. Bu savaşın sona ermesini, herkesin yine huzur içinde kardeşçe yaşamasını istiyorlardı. Savaştan uzaktalardı ama onlar da tehlikedeydi. Memleket bildikleri, doğup büyüdükleri topraklarda kalleşçe öldürülüyorlardı. Pusuya düşüp haince öldürülme korkusundan, her bir adımını adları gibi bildikleri sokaklarda gönül rahatlığıyla yürüyemez olmuşlardı. 
"Ne zaman, ne olacağını, nereden, ne tür bir belanın geleceğini kestirmek mümkün değildi ki son zamanlarda. Güzel günler bitmişti. Bahçelerde, kaya diplerinde, dere yataklarında Müslüman Türk erkeklerinin cesetleri bulunur olmuştu. Korku hakimdi her yana. Kimse kimseye arkasını dönemiyordu. Huzur içinde yaşadıkları topraklar, karnından kan fışkıran canavara dönmüştü ne zamandır. Silah sesi duyulmayan tek bir gün geçmiyordu. Aynı sofrayı paylaşan, ahbaplık edip güle oynaya hayat geçiren insanlar düşman olmuşlardı."

Savaşın bitmekte olduğunu duyduklarında sevinmişlerdi önce. Az da olsa bir ferahlık serpilmişti yüreklerine. Türkiye'den kaçarcasına gelen Rumların yüzlerce yıl ekip biçtikleri kendi topraklarına yerleştirilmelerine içerleseler de ucunda ölüm olmadığına şükretmişlerdi daha sonra. Yine kardeşçe yaşadıktan sonra payşırlardı topraklarını, ne olacaktı. Bir göç kafilesiyle yola çıkıp kucağında bebeğiyle bir başına gelip ne yapacağını bilemeyen bir Rum kadına şöyle diyordu köyün sütçüsü:

"Hanım...Bir sen değilsin gelen. Kemal Paşa, İzmir'i geri aldığından beri Anadolu'dan senin gibi kaç kişi yola döküldü. Ne buralar bize yar olur bundan böyle, ne kalsaydınız oralar size...Her birimizin sonu ayrı perişanlıktır."

Derken bir haber geldi. Nasıl ki Türkiye'den gelen Rumlar onların topraklarına, evlerine yerleşiyorsa, onlar da tası tarağı toplayıp Türkiye'ye gidecek, Rumlar'ın geride bıraktıkları topraklara yerleşeceklerdi. Büyükler öyle karar vermişti, emir büyük yerdendi. Ama buna yürek nasıl dayanırdı? Nice emeklerle başlarının üstüne diktikleri bu çatıyı, nice emeklerle yeşerttikleri bu toprakları bırakıp nasıl giderlerdi? And içmişlerdi şimdi gitseler bile bir gün geri geleceklerdi:

"Haydi vre ölmedik ya. Debreli Hasan'ın efe damarı üzerine andım olsun ki bir gün bu toprağa geri geleceğim. Ben gelmesem kızanlarım gelecek. Evimin bahçesine dün gece ağaç diktim be. Ben görmesem torunum görecek. Kök dediğin sökülür mü? Biz gideriz, kökümüz kalır."

Kalpleri kırık da olsa birgün geri dönme umuduyla çıkmışlardı yola, ama bilmiyorlardı ki büyükler onu bile çok görmüşlerdi onlara:

"Türk topraklarına yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri Türk Hükümeti'nin izni olmadıkça Türkiye'ye, ya da Yunan Hükümeti'nin izni olmadıkça Yunanistan'a yeniden dönerek orada yerleşemeyecektir. Mübadele İstanbul'da oturan Rum ahalisini ve Batı Trakya'nın Müslüman ahalisini kapsamayacaktır."

Bir Avuç Mazi'de Fethi Bey ve ailesinin Alasonya'dan başlayıp Adana'ya uzanan hüzün dolu hikayesini okuyacaksınız.
 


Kitap Hakkında

Bir Avuç Mazi
Fügen Ünal Şen
Everest Yayınları
260 Sayfa

9 yorum:

  1. Yorumum kitapla ilgili olmayacak. Şablon değişikliğin ve yeni blog adını pek sevdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :)
      Sabahtan beri uğraşıyorum valla gözlerim şaşı oldu resmen :) Beğenmene sevindim.
      Kitabı zaten daha önce iki kedi bir kitapta yayınlamıştım da burada da bulunsun diye tekrar yayınladım :)

      Sil
  2. Savaşları siyasiler çıkartır, acılarını vatandaşlar çeker, eğer topraklarında kalsalardı onlara yar etmezlerdi:( demiş ya kimseye arkamızı dönemiyorduk diye...:(
    Bakalım bizler ne halt edeceğiz? Nereye gideceğiz? Benim oturduğum apartmanda pkk'lı var, şeriatçı var, arkamı dönecek durumda değilim....aralık maaşımla mutlaka silah alacağım ruhsat için müracaat edeceğim, hazırlıksız yakalanmak istemiyorum en azından iki kurşun sıkarım...1.600 000 Suriye Kürt'ü getirildi...daha da getirmeyi düşünüyorlarmış!!!! Erdal Sarızeybek albay sonunda hepsi bir olup Türkiye'ye saldıracaklar diyordu (adam ne dediyse çıktı hatırlatırım) :(
    moral bozucu bir yorum oldu kusura bakma Bahar'ım ...

    YanıtlaSil
  3. Haklısın Müjde abla, zaten başımıza ne geliyorsa siyasiler yüzünden geliyor. Eşim de senin gibi, tutturmuş silah alıcam diye. Alsak ne olacak Müjde abla, bizler yolda yürürken karıncalar ezilmesin diye akrobasi yapan insanlarız, kime kurşun sıkabiliriz allah aşkına?

    YanıtlaSil
  4. Bu ara çok fazla gözlemliyorum, bir çok kişi silah almayı düşünür oldu... Artık insanlar korkuyor... Savaşlar korkunç... Olan masum halka oluyor...:( Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle canım, filler tepişirken çimenler eziliyor işte :(
      Silah edinme düşüncesi bile korkunç, ne hallere düştük :(

      Sil
  5. Okunacaklarım arasına kaydettim. Teşekkürler Burcu ve günaydın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın Hamiyet,
      okuduğuna pişman olmayacaksın :)

      Sil
    2. Umarım okuduğunuza pişman olmamışsınızdır ki ben de yazdığıma pişman olmayayım... Kalın sağlıcakla. Fügen

      Sil