Bazı kadınların (doğrusu: neredeyse tüm kadınların ) ayakkabı alma hastalığı vardır. Aldıkları ayakkabıların bir çoğunu belki hayatları boyunca hiç giymezler, bir gün lazım olur diye alır bir köşede unutulmaya terk ederler. Ben bunlara ayakkabı manyakları diyorum.
Bazı kadınların da kitap alma hastalığı vardır. Bu kadınlar evde okunmayı bekleyen kitapların varlığını hiçe sayarak yeni kitaplar almaya devam ederler. Onlar için dış görünüşlerinden ziyade beyinlerinin içi önemlidir. Giydiği ayakkabının markasını, modelini, eskimişliğini önemsemezler. Önemli olan ruhu beslemektir. Bunlara da kitap manyakları diyorum.
(Hem kitap hem de ayakkabı manyağı olanları tenzih ederim)
Şimdi bu manyakgillerin özelliklerini yazalım:
Ayakkabı manyakları:
*Beğendikleri bir marka ve modelin tüm renklerini alırlar.
*Tüm ayakkabı mağazalarının vitrinleri önünde en az 5 dk vakit harcarlar.
*O an almayacak olsalar bile mağazadan içeri girer ve beğendikleri ayakkabıyı denerler.
*Beğendikleri ayakkabıları evirir çevirir bir güzel inceler, tüm renklerini önlerine yığdırır, sonra da üşenmeden hepsini tek tek denerler, aynaya kadar yürüyüp sağdan, soldan, önden, arkadan nasıl durduğuna bakarlar.
*Rahat olup olmadığını anlamak için mağazada bir kaç tur atarlar.
*Eve gidince aldıkları ayakkabıları itinayla diğerlerinin yanına yerleştirirler ve giyileceği güne kadar onu terk ederler.
*Alınan ayakkabı belki günlerce, aylarca, belki de yıllarca sırasını bekler ve en sonunda modası geçer ve artık yüzüne bakan olmaz.
Kitap Manyakları:
*Sevdikleri yazarların tüm kitaplarını alırlar.
*Tüm kitap mağazalarının içinde en az 15 dk vakit geçirirler.
*Hiçbir zaman boş çıkmazlar, paraları olmasa bile 5 liralık kitaplar arasından işe yarar bir şeyler bulmak için kendilerini paralarlar.
*Almak istedikleri kitabın önce arka kapağını okurlar, sonra kitabı açıp kokusunu içlerine çekerler.
*Kitabın nasıl olduğunu anlayabilmek için bir köşeye çekilip üç-beş sayfasını okumaya çalışırlar, bu esnada kafasını kitaptan kaldırmadan sık sık yer değiştirmesi gerekse bile yılmazlar.
*Eve gidince hemen kütüphanedeki yerini almaz yeni kitap, bir kaç gün el altında dolaşır, gelip gidip incelenir, en sonunda o da sırasını beklemek için kütüphaneye yollanır, zira sırada onca kitap vardır.
*Okunmak için sıra bekleyen kitapların sayısı her geçen gün artar, bir kitap belki üç belki beş yıl bekler okunmayı, ama hiçbir zaman modası geçmez.
Bu listeler uzar gider belki ama benim aklıma bunlar geldi, sizin aklınızda varsa bir şeyler paylaşın da bilelim :)
Bu yazıya fotoğraf ararken buldum, böyle de bir kitap varmış.
"Bir Çift Ayakkabı kimi zaman boya sandıklarındaki hayat ağacı imgesine dönüşüyor, kimi zaman koskoca bir padişahın imdadına yetişiyor. Ay'ın, sinemanın, sanatın, aşkın, savaşın, vd. tarihine ışık tutuyor.
Muhtaç olmasın diye, evden kaçan karısının ayakkabısının içine para koyan terk edilmiş koca kimdir? Van Gogh'un tablosunda ters çevirdiği ayakkabının sırrı…
Abdülaziz İstanbul'u dünyaya nasıl gezdirdi? Hayat Ağacı'nın boyacı sandıklarındaki sureti… Kız Kulesi, pabuçlarını nereye düşürdü? Galata Köprüsü'nden geçen en büyük ayaklara nasıl ayakkabı bulundu? Dünya'nın giriş kapısında kimlerin ayakkabıları duruyor?"
Evet, bugün de yazdın :) Ölü toprağı kalktı artık dimi?
YanıtlaSilAyakkabıları da severim, kitapları da. Ama en çok kitapları.
Ayakkabı ben de seviyorum yaaa :( ama alıp alıp bir kenara attığım için artık vazgeçtim, sadece ihtiyacım olduğunda gidiyorum çok uğraşmadan alıp çıkıyorum :)
SilBugün de yazdım evet :) Eğer pazartesi günü de yazarsam tamamdır, yok eğer yazmazsam yine kaçabilirim :)
"sonra kitabı açıp kokusunu içlerine çekerler." demişsiniz ya , benden mi bahsetti yahu dedim birden :) Ayakkabım ciddi eskiyene kadar aynı cins ikincisini almak aklıma gelmez, eğer ayakkabı ihtiyacım var ise etrafta ayakkabıcı ararım.
YanıtlaSilÇoğu AVM de ayakkabıcılar nerede bilmem ama kitapçılar hangi katta , kaçıncı katta , kaç tane kitapçı var bilirim :)
O okunmayı bekleyen kitaplar var ya , beklettikçe de vicdanım sızlar benim. Size de oluyor mu ? :)
Süper bir yazı olmuş , kaleminize sağlık
Teşekkür ederim :)
SilO dediğiniz şeyden bana da oluyor gerçekten. Bu yüzden ara sıra kitaplığa gider, bekleyen kitapları tek tek elime alır konuşurum onlarla, kapaklarını falan okşar bağrıma basarım, biraz manyakça ama ne yapayım, kitapların da duyguları var bence :)
http://metebilge.blogspot.com.tr/2014/03/bir-cift-ayakkab.html
YanıtlaSilÇok güzel bir kitaptı:-)
Ne güzel anlatmışsin, tam kendimi gördüm ikinci kısımda:-)
Handaaaan okumadığın kitap da yok maşallah :)
SilYok yok, iki yıl önce kitap fuarında almıştım daha bu kış okudum :-)
SilSondan başlıyorum Sunay Akın'ın kitabı çok ilginç geldi, bu arada Allah'a şükür ayakkabı takıntım manyaklığım hiç olmadı. Ayrıca çok zengin olmak lazım öyle yüzlerce çift ayakkabısı olmak için (İmalda Marcos mu neydi o kadını hatırladım:)))tam tersine giydiğim bir,iki taş çatlasa üç çift ayakkabı bile fazla geliyor, ayakkabı ile eve girmek - ben temizlik hastasıyım biliyorsun- kabusum o yüzden ne kadar az ayakkabı o kadar az ayakkabı tozu!:))))eve giremem ayakkabı ile dışarıda çıkartır, elime alır- elime alırken tozlar halıya dökülmesin diye ters çevirir!!:)))))doğru dolaba koyarım...sıksık da dolabın gazetesini değiştiririm...böyle biri olduğum için ayakkabı manyaklığı ben de tam tersi:))))
YanıtlaSilama kitap almayı severim, evdekileri okumadan yeni kitap almam, zaten okundular bittiler...başlayıp sevmediğim birkaç kitap dışında...fakat temizlik hastalığım buna da mani oldu olacak...kitapların tozunun alınması olayı! Hele geçen gün Çocuklar Duymasın'da hani filozof tip var ya, kitaplarımızı niye biriktiriyoruz? dedi, ben kitabı okur başkasına veririm o da okusun diye...yani bakın şu kadar kitap okudum diye gösteriş mi yapacağız? dedi. valla hak verdim. Belki kimselere vermeye kıyamadığım çok sevdiğim 10 - 15 kitabı saklayıp kalanı dağıtayım diyorum hem başkaları da okur, hem gösteriş yapmış olmam, hem de toz alması kolay olur:)))
çok uzun oldu yorumum kusura kalma:)
sevgiler
Müjde ablam, sen istersen buraya destan yaz, ben seve seve okurum.
SilEve ayakkabıyla girilmesini ben de hiç sevmem, girmem ve de evime ayakkabıyla sokmam kimseyi :) Sonuçta her türlü mikrop girebilir o ayakkabılarla eve...
Kitapların tozunu alma konusunda da haklısın, zor oluyor ama ben yine de veremem kitaplarımı yaaa...Arkamda bırakabileceğim tek miras kitaplarım olacak sonuçta.
Sevgiler :)
Şahane... Kalemine sağlık... Aşık Veysel, çok etkilenmiştim hikayesinden...;) Sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkürler canım :)
SilSevgiler...
Ayyy 3. süne çok güldüm hep yappıyorum bunu... istediğim kitaplar pahalı oluyor alamıyorum ama ille kitap alıcam ya bişi buluyorum ucuzluktan :)
YanıtlaSilbenim ekim şu..
ödünç kitap verirse ki zar zor verir.. yani ben adam seçerim kitap ödünç verirken. ve takvime not alırım 1-2 hafta sonraya.. ve sorarım bitti mi diye.. geri vermezse diye stres olurum :)))
Ayy o kitap ödünç verme işinde ben de çok zorlanıyorum, çünkü o şekilde bir sürü kitabım ya geri dönmedi ya da per perişan halde geldiler. Bu nedenle biri kitabımı istediğinde çok tedirgin oluyorum, kitaba değer verdiğini bildiğim biriyse sıkıntı yok ama öyle değilse içim içimi yiyor :(
Sil