Ağustos Böceği İle Karıncanın Aşkı

Biz eşimle aynı kampüste çalışıyoruz. Sanırım çalışma hayatımın en sevdiğim tarafı bu. Öğle aralarında birlikte yemek yiyoruz, yemek sonrası kampüste yürüyüş yapabiliyoruz. Bazen birlikte küçük kahve molaları bile verebiliyoruz. 
Dün yine yemek sonrası yürüyüş yapıyoruz kampüste. Önümüzdeki hafta bahar şenlikleri olduğundan şenlik alanında çalışmalar var, ses sistemleri falan getiriliyor bir yerlerden, tatlı bir telaş var yani buralarda. Şenlikte de ilk gün Duman, son gün Ezginin Günlüğü konserleri var :)
Neyse, biz çalışma hayatından bahsediyoruz, yapılan işin değerinin bilinmesinden, çalışana kıymet verilmesinden, taktir edilmesinden, saygı gösterilmesinden falan. Gerekirse köle gibi çalışalım, gecemiz gündüzümüze karışsın ama saygı görelim, taktir edilelim diyor eşim haklı olarak. Akademisyenlerin araştırma görevlilerini sömürmeyi ne kadar çok sevdiklerini ve bunu en doğal hakları gibi yaptıklarını biliyorsunuzdur belki. Ben yüksek lisansımı yaparken ne kadar şanslı olduysam eşim de bir o kadar şanssızdı ve hala da öyle malesef. Düşünsenize danışman hocanıza bir soru soruyorsunuz size verdiği cevap:
"Bu soruyu bana sorman çok saçma, benim cevaplayabileceğim sorulara kendin de cevap verebilirsin, bana neden soruyorsun? Benim cevaplayamayacağım soruları bana zaten sorma, sana bir faydam dokunmaz."
Şimdi bu cevaptan sonra yüzünüzün alacağı şekli çok merak ediyorum. 
Neyse konu bu değil, bunları konuşurken yoldaki karıncalara bakıyor eşim, onların ne kadar çalışkan olduklarını, bıkıp usanmadan boylarından büyük şeyler taşıdıklarını söylüyor ve ben de karınca olmak isterdim diyor.
Ben hemen isyan ediyorum.
"Ama onlar hiç durmadan çalışıyorlar, durup dinlenmek yok, keyif yapmak yok, yan gelip yatmak yok, kitap bile okumuyorlar..."
"Tamam tamam sen de ağustos böceği olursun, ben ikimizin yerine de çalışırım" diyor eşim. Ben de hemen gülücükler, kalpcikler :)
SENİ SEVİYORUM ULEEEEEEN :))





18 yorum:

  1. Ben de bir asistanım. Eşiniz gibi olanından.
    Yasal hakkım olan doğum izni için bile ne diller döktüm. Hakkım deyip alırsın almasına da...
    Bence asistanlarin çoğu ciddi anlamda mobinge maruz kalıyor.
    Ve cocuk istismarı gibi asistan istismarinin da kişi üzerinde kalıcı etkileri oluyor.
    Öyle ki benim hocam ben neler çektim derken gözleri doluyor, ama çektiklerini cektirmekten de geri durmuyor. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep öyle olur zaten, ben neler çektim diye başlarlar, ben amerikadayken diye devam ederler...dediğin gibi çektirmekten de geri kalmazlar...sabrediyoruz biz şimdi, şu doktora bir bitsin tası tarağı toplayıp vın :)

      Sil
  2. Maşallah size ya :)
    Mimledim ki seni yapmak istersen tabi :))
    Öpüyorum çok :*

    YanıtlaSil
  3. Burcu'm eşine verilen o cevap var ya şu an dilim tutuldu, ne yazacağımı bilemiyorum! :( ne kadar ayıp ya! İşte hani derler ya ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim bu işte. Maalesef herkes (istisnalar dışında diyeyim herkes değil) birbirini ezmeye çalışıyor, ezerek kendisinin ne kadar güçlü olduğunu, üstün olduğunu gösterecek! Bu aslında tamamen ruhsal bir hastalık, aşağılık duygusu, çünkü ancak aşağılık duygusuna sahip birisi karşısındaki ezmeye çalışarak büyüdüğünü sanır. Tayyip gibi. Bakanları gibi, sürekli üste çıkmaya çalışmalar, kendini üstün görmeler...beş para etmezler biliyorlar bunu bu şekilde kapatmaya çalışıyorlar.

    Gerçekten değerli insanlar bu tip ucuzluklara, yollara hiç bulaşmazlar, hiç sapmazlar. 17 yaşındaydım, İstanbul'da o zamanki adıyla Güzel Sanatlar Akademisi'nde okuyorum, şimdi sayacağım üç isim üçü de rahmetli oldular çoktan.. ikisi çok ünlü ressamlardı, Nurullah Berk ve Sabri Berkel, yolda görsen, bakkalda karşılaşsan anlamazsın öyle tevazuu sahibi insanlar...o yüzden sonradan o kadar ünlü iki sanatçı olduğunu öğrenince afallamıştık...ne afra tavra hiçbir şey yok! Hani bir de kıytırık bir dizide oynayan etrafındakilere 'böcek' muamelesi yapmaya başlıyor! Ünlüyüm diye! Yine çok ünlü bir hocamız vardı, ünlü Selim Sırrı Tarcan'ın oğlu mu, kuzeni mi şu an unuttum, ünlü besteci Bülent Tarcan'ın kardeşi Ercüment Tarcan...öyle tonton biriydi ki, hani desen böyle ünlü bir ailenin üyesi, üstelik mesleğinin erbabı, çok karizmatik bir hocaydı, sevilirdi ve sayılırdı....yani saygıyı hak etmek böyle bir şey...yaşasalar şimdi 100 yaşlarında olacak insalardı eskilerin görgüsü, terbiyesi, tevazuusu alçakgönüllülüğü şimdikilerde az rastlanıyor:( kimseyi incittiğini duymadım, duymadık, çevresindekilere tepeden bakmalar filan ASLA...asıl büyüklük bu...eşin üzülmesin...bir insanın değerini öğrenmek için onu mevkii sahibi yapmak lazım, bir güç vermek lazım o zaman kişilği ortaya çıkar...

    canım bu tür konularda çok hassasım o yüzden başını ağrıttım
    sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlattığın şeyler çok doğru Müjde ablacım, ne baş ağrıtması aşk olsun :)
      Dediğin gibi değerini anlamak için mevkii sahibi yapacaksın, şimdi söyleyemem ama bizim bu hoca da çok mevkiili, buradan kurtulunca içimi dökeceğim bol bol :)
      Sevgiler...

      Sil
  4. Burcu, benim eşimde araştırma görevlisi hem de yıllar sonra kendi isteğiyle...bir kaç ay sonra akedemisyenliğe terfi edecek ama ne zorluklar,ne badireler,ne sabaha kadar uykusuz geceler,ne de parasızlık hangisinden haber vereyim...işini severek yapmış olması herşeyin üstesinden gelmesine yardımcı... ben de yüksek lisans yapmak istiyorum
    ve hocam büyük ihtimal eşim olacak:)) biz de sizin gibi aynı kampüste olabileceğiz...( alesin matematiğini yapamıyorum,çok utanıyorum ...bir kaç ay sonra sınava gireceğim ama bu matematik yüksek lisans ve eşimle aynı kampüs hayalimi son verdirecek)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşadığınız zorlukları tahmin ederim Ayşe, iyi ki işini seviyor o zaman, yoksa gerçekten çok zor olurdu. Neyse ki az kalmış, sabrın sonu selamettir derler ya, bir kaç ay sonra her şey çok daha güzel olacaktır eminim ki :)
      Senin okula dönüş yapma fikrine bayıldım, bence matematiği çalışırsan halledersin, aynı kampüste olmak çok güzel bak bunu düşün sınava hazırlanırken :)

      Sil
  5. ahahahaha aşka gelmiş biri. :)))) naralar atıyor. Allah ayırmasın cicim. Mutluluğunuz, kahve molalarınız, yürüyüşleriniz daim olsun. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler canım, ben her daim aşktayım zaten de çaktırmıyorum :)
      Ben de sana yorum bırakacaktım nerelerdesin diye, birkaç gündür göremeyince...

      Sil
  6. Birlikteliğiniz ve mutluluğunuz daim olsun, gerisi boş:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Handan güzel dileklerin için...öptüm :)

      Sil
  7. Ah be Burcum nerede bu memlekette hak hukuk,çalışana saygı,değer...Bir çok kişi aynı dertten muzdarip...İnsana insanca muamele yapılmıyor...Her çalışana köleleri gibi davranılıyor:( Umarım düzelecek gün gelecek...Ağustos böceği olmak güzel fikir ama...:)Maşallah size...Öperim çoook...Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Persephone :)
      Dediğin gibi olur umarım, gün gelir her şey düzelir...

      Sil
  8. Ne kadar güzel bir şans, gün içerisinde keyif yapabilmek, işten biraz kafanı kaldırıp sakinleşebilmek... şanslısınız bu konuda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkese nasip olsun böyle şanslar canım :)
      Bizimki de geçici ama tadını çıkarmaya çalılıyoruz şimdilik :)

      Sil
  9. :))) ay hocalar öledir işte çoğu kaçıktır yaa :)

    YanıtlaSil