BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ-Khaled Hosseini

"Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,

Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi..." 

(Saib-i Tebrizi)

'Bin Muhteşem Güneş' Khaled Hosseini' nin 'Uçurtma Avcısı' ndan sonraki kitabı. Görmeyen duymayan kalmamıştır herhalde bu kitapları, bir de 'Ve Dağlar Yankılandı' var, en kısa zamanda onu da okuyacağım.

Yazar Tacik asıllı bir Afgan, şimdilerde ABD vatandaşı. Haliyle kitapları da Afgan halkını, yaşadıklarını, savaşları anlatıyor. 

Bin Muhteşem Güneş' de birbirinden çok farklı iki kadın olan Meryem ve Leyla'nın hayatlarının nasıl kesiştiğini, nasıl ortak bir kadere mahkum edildikleini ve Meryem'in Leyla için nasıl kendi hayatından vaz geçtiğini anlatıyor, ve tabiki Afganistan' da kadın olmayı...

Bu kitabı okuduktan sonra bir kez daha Atatürk'e teşekkür ettim, bize bahşettiği hayatı bizden almaya çalışanlara lanetler yağdırdım...

Ben lafa değil icraata bakarımcı arkadaşlara, özellikle de kadınlara okumalarını tavsiye ediyorum. Acaba Afgan kadınları gibi burkaların ardından bakmak isterler miydi dünyaya, ya da yanlarında bir erkek (eş, baba, kardeş, akraba) olmadan sokağa çıkmalarının yasak olmasını?

Kendilerinden oldukça yaşlı adamlarla evlenmeyi, evdeki ikinci hatta üçüncü kadın olmayı isterler miydi acaba?

Kitaptaki Meryem karakterinin okula gitmek istemesi üzerine annesinin verdiği cevap:

"Seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. Sadece tek bir hüner. O da: tahammül. Sabretmek. Katlanmak."

Bir alıntı daha:

"Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma."

Okumak isterseniz şimdiden keyifli okumalar diyemeyeceğim, çünkü okurken içiniz sıkılacak, ruhunuz daralacak, ama yine de okuyun ve halinize şükredin, ve size yıllar yıllar önce verilmiş hakları kimsenin sizden almasına izin vermeyin...

Sevgiyle...